“Sutüven”, Kaz Dağları’nda bir şelalenin adıdır ve şair, soyadını bu
şelaleden almıştır. Adını bu şiirle duyuran Mustafa Seyit Sutüven,
1908’de Edremit’te doğar. 1921'de Edremit Numune İptidaisi’ni
bitirdikten sonra kendi çabasıyla dışardan girdiği sınavlarla Balıkesir
Akşam Lisesi’ni tamamlar. Erken yaşta ticarete atılmıştır. Edremit'de
“Yeni Köylüler Pazarı” adını verdiği bir kırtasiye dükkânı açar.
Madencilikle uğraşır, Edremit ve İzmir’de Zeytinyağı Kooperatiflerinde
müdürlük ve yönetim kurulu başkanlığı yapar.Bir yandan da maden ticareti
yapar. Edebiyatla ilişkisini hiç kesmez Sutüven; İstanbul, Ankara gibi
şehirlere gidip gelir sık sık.
İlk şiiri 1935’te Yücel Dergisi’nde yayımlanır. Servet-i Fünun, Uyanış,
Yeni Ses, Varlık, İnsan, Yurt ve Dünya, Türk Dili, Yeditepe ve Yeni
İnsan şiirlerini yayımladığı diğer dergilerdir. Yaşamı boyunca hiç
kitabı çıkmaz Sutüven’in. Ancak ölümünden sonra şiirleri İş Bankası
Kültür Yayınları tarafından “Bütün Şiirleri” adı altında yayımlanır.
(İş Bankası Kültür Yayınları, 1976 - Hazırlayan: Zahir Güvemli, Behçet
Necatigil)
Halk deyişlerinden çağdaş Yunan mitolojisine kadar geniş bir kültürle
beslenir Sutüven’in şiiri. ‘Burda gezerdi Keykubad/Burda keserdi
Mihridat/Burda içerdi Antuvan!’ dizeleri bile açıklar bu mitoloji
tutkusunu. “Bütün Şiirleri” kitabının önsözünde Zahir Güvemli’nin dediği
gibi; “…içinde yaşadığı toplumun bütün acılarını, sevinçlerini duyan,
duyuran bir halk çocuğu. Öyle bir halk çocuğu ki, yaşadığı topraklara
Halikarnas Balıkçısı’nın gözüyle bakıyor ve o topraklardaki medeniyet
bütünlüğünü, kültür bütünlüğünü görebiliyor…”
Mustafa Seyit Sutüven aruzdan hece veznine, serbest nazımdan koşmaya
kadar her türde şiirler yazsa da; asla bir akıma bağlı kalmaz. Kendi
bildiği yolda ışıl ışıl parlayan bir Türkçeyle; coğrafyadan tarihe,
mitoloji’den halk efsanelerine kadar uzanan geniş bir yelpazede yazar
şiirlerini. Eski Anadolu kültürleri ve Akdeniz Havzası edebiyatı
tesirinde kalmış, yaşadığı yörenin söylencelerini şiirleştirdi.
1934’te Atatürk’ün İzmir’den Edremit’e geleceği öğrenilince zamanın
Edremit Kaymakamı Mithat Kemal Bey, Edremit bölgesinde şairliğiyle
tanınan Mustafa Seyit Sutüven’e Kaza Dağlarının güzelliğini anlatan bir
şiir yazmasını istemiştir. "Sutüven" şiiri bu istek üzerine yazılmıştır.
14 Ekim 1969 tarihinde İzmir’de hayata veda eden Şair Mustafa Seyit
Sutüven, İstanbul´da Zincirlikuyu Mezarlığı’nda gömülüdür. Şairin en
büyük şansızlığı da kolay unutulmasıdır elbette. Ölümü bile duyulmaz
Sutüven’in. Sadece ölümünden on beş gün sonra Yeditepe Dergisi’de çıkar
haberi o meşhur Sutüven şiirinin altına düşülmüş, ‘bu şiirin şairi öldü’
yazısıyla.
Bir kayadan duman duman
On yedi metre atlayan
Dağ kokusuyla yüklü su.
Boşluğa fırlayınca, saç
Düştüğü yerde üç kulaç
Mavi su, ak köpüklü su.
Şi’rin elindesin bugün
Eski masalların bütün
Canlanacak birer birer.
Akhalılar da bir zaman
Şair, ilâhe, kahraman,
Şi’rini burda içtiler.
Hepsi tapardı rengine,
Rastlamamıştı dengine,
Hiçbiri, mor Tesalya’da.
Öyle füsunludur bu yer
Şi’rine borçludur Homer
Çünkü senindir İlyada.
Eski, uzun zamanların,
Tığ gibi kahramanların
Türküsüdür sesin henüz.
Dağda hayat uyandıran
Taşları duygulandıran
Bir son ilâhesin henüz.
Afrodit olmadan ilâh
Dağdan inerdi hersabah
Elde gümüş hamam tası.
Burda çıkardı örtüden
Kimseye gösterilmeyen
Gerdanı, göğsü, kalçası.
Altına mavi mermerin,
Üstüne ak köpüklerin
Kurt gibi saldırırdı hep.
Kimseye belli etmeden,
Hırsla kucakladıkça sen,
Göğsünü kaldırırdı hep.
Burda Moğol, Yunan, Mısır,
Med, Roma, Türk, asır asır
Taptı döküldüğün yere.
Tanrıların konakları,
Orduların otakları
Burda ererdi göklere.
Söylediğim masal değil;
Atları, kahraman Aşil
Burda sulardı bir zaman.
Burda gezerdi Keykubat,
Burda keserdi Mihridat,
Burda içerdi Antuvan!
Göğse nasıl batarsa diş
Öyle derinden işlemiş
Taşlara Hektor’un izi.
Söyle, bugün niçin, neden
Bunca ilâhlığınla sen
Kulluğa almadın bizi?
Halbuki bir Yunan kadar,
Hüsnüne her tapan kadar
Tapmayı biz de anlarız.
Bizleri başka görme sen;
Hüsnü, Huda kadar seven
Gönlü temiz adamlarız.
Hepsini at da bir yana,
Bari o günlerin bana
Şi’rini söyle tatlı su.
Şi’rini, geldiğin yerin
Şi’rini, eski günlerin
Söyle, köpük kanatlı su!
(Mustafa Seyit Sutüven)
(* “Su Döven” yani suyun çağıldadığı yer, şelale, çağlayan anlamına gelen bir halk söyleyişi)
